bugün

entry'ler (294)

franz ferdinand

ilk albümleri son on yılın en iyi indie çalışmalarından biri olan grup. basit gitar riff'leriyle bütün great britian'ı halaya kaldırma potansiyeline sahipler.

the white stripes

2009'da yayınladıkları belgesel filmin son sahnesi üzen gruptur. oturdum ağlayacağım şimdi sizler gibi. canlarım. http://www.youtube.com/watch?v=V9eNlYeQWw8

doctor who

50. yıl açıklamalarıyla sevindiren dizidir. david tennant ve billie piper 50. yıl bölümündeler!

climbing up the walls

intihar. depresyon. kırgınlık. hatıralar. korku. hayal kırıklığı. intihar.

ok computer

thom airbag'de tekrar doğuyor, bir araba kazasından son anda kurtuluyor. yaşıyor, çok yaşıyor. thom yorke oluyor. climbing up the walls'ta intihar ediyor ve no surprises'ta tekrar doğuyor, yine, ama pişman. çünkü aynı rutini yaşıyor, sürprizler yok. lucky'de yeniden doğduğuna pişman değil gibi sanki, yarın muhteşem bir gün olacak nidalarıyla söylüyor şarkıyı. the tourist'de kalan hayatını ne kadar hızlı yaşadığını, bundan ne kadar pişman olduğunu söylüyor sanki. kalan hayatı nedir, ne kadardır? bilemiyorum.

leyla ile mecnun

http://www.youtube.com/watch?v=C5zOYgoTouA

şu 5 dakikada durmadan güldüren dizidir. hala kral dizidir.

leyla ile mecnun

türk televizyonunun başına gelmiş en iyi şeylerden.

leyla ile mecnun

melis birkan'ın iyi bir leyla canlandırdığı dizi.

leyla ile mecnun

3. sezonu bomba olan dizidir. 3. sezonun 5 bölümü, koca bir 2. sezonu döver resmen.

psy

üzerinden sempatiklik, şirinlik akan şarkıcı. klipten bile belli oluyor böyle olduğu, adamın cidden içten bir şey yaptığı. bir de backstage videosu var klibin, abim hem klibi yönetiyor, hem oynuyor, hem söylüyor. bol bol gülüyor, no afra, no tafra. ellen'a dansını yaparak giriyor, yoldan geçen insanlarla sohbet ediyor. adam gibi adam, eğlencelik güney kore kankası.

battles

deli müzik yapan abiler. her şarkıda olağanüstü bir hikaye anlatımı var. en azından bana öyle geliyor, mirrored albümünün her bir parçasında, şirin mi şirin hikayeler anlatıyorlar bu adamlar. sevgiyle çalınıyor davullar gitarlar! ayrıca canlı performansları bir müthiş. mono festival dahilinde gelmişlerdi sanırım bu sene.

hacı metallica diye bir grup buldum adamlar bomba

''olm asıl nothing else matters diye bir grup varmış, metallica diye çok gaz bir şarkıları var!''

gq

bildiğin dünyadaki en iyi dergidir. (pek tabii ki memleketimin gq'sundan bahsetmiyorum. UK,italya falan.)

leyla ile mecnun

e bu her zamanki leyla ile mecnun işte. yemin ediyom o kadan güzel ki!

radiohead

http://quinton.us.to/?page_id=11

radiohead'i 8-bit yapmış işsiz güçsüz insanlar da var.seviyoruz onları.

insan ırkını bekleyen en büyük tehlike

robotlar lan tabii ki de.

(bkz: the matrix)

aynaya bakıp senden nefret ediyorum demek

olm mal mısınız, kendinizden nefret etmeyin lan.

the dark knight rises

2 kere sinemada gördüm. bir şeyler yazmaya karar verdim, acayip heyecanlıyım. şu şekilde gireyim konuya: filmin insanın üzerindeki etkisi bu. hatalarıyla, güzellikleriyle. iyisiyle, kötüsüyle ama düşünmeden edemiyorum.

yanlış anlamayın, ben de beğenmeyen takımdanım açıkçası - sayılırım.

ya olm çok acayip film. çok iyi bi villian olmuş bane, ben joker'den çok sevdim neredeyse. tom hardy'nin müthiş oyunculuğu, ağır ve karakterli ses tonu. karizmayı hiç ele vermeyip, zekasını kullanarak ağız burun kırması. saf kötülük yayması etrafına. sözleri en az joker'inki, batman'inki kadar etkileyiciydi. süper bir karakterdi, nolan'dan beklendiği gibi. şahane. chris abim sağolsun o konuda beni hayal kırıklığına uğratmadı.

catwoman için de aynı şey geçerli, hayallerimden daha iyi bir selina kyle vardı perdede. anne hathaway beklediğimden çok daha iyi kotarmış rolü, o kadar yakışmış ki. nolan'ın ''realitesi üstün basan ama besbelli fantastik karakter'' olayını yansıtabilmiş. ablam acayip bir karizma katmış. ve kesinlikle bir korse giyiyordu abla, o nasıl bir bel? senin vücut oranına aşık olayım, estetiğine, endamına.

lakin bunlar güzel taraflar. evet, bane'i joker'den çok sevdim, evet, selina kyle - nam-i diğer catwoman da iyiydi. ama ikisini toplasan bir joker etmezdi, filme etkileri olarak. bane'i joker'den çok sevmem, ondan daha iyi, daha oturaklı, daha ''olmuş'' bir karakter olduğu anlamına gelmez.

şöyle izah edeyim. dark knight serisinde, bir villian'a ''olmuş bu'' demek için beş adım olsun mesela. joker & harvey dent ikilisi, 2. filmde 5 adımı da atmıştı. 5 adımı attıktan sonra biri öldü, birinin akıbeti belli değil ama onun da işi bitti sonuçta. işte bane'de bu yok, işte christopher nolan'ın kaçırdığı nokta tam burası. bane tam 5. adımı atacakken, son derece saçma bir şekilde ölüyor mesela. catwoman adımları atacak, elinden tutan yok.

yahu, ilk yarı boyunca, sinema tarihinde izlediğim en iyi karakterlerden birini görüyorum. ikinci yarıda adam çıkıp, '' hadiyin yiğitler nükleer bomba patlatıcam. '' diyor. e ama chris, napıyosun abi? bu kadar zeki, bu kadar orijinal bir karaktere, sıfırdan yarattığın adama bu muamele hoş mu? bu adama yakışan bu muydu? allah aşkına, farketmedin mi? ''ulan napıyorum ben, neyin kafasıyla yazılmış bu senaryo? bane böyle bi adam mı, league of shadows böylesini mi buyururdu?'' demedin mi hiç? sana cevap vereyim kanka, bane'e bu yakışmazdı.

ölümünden de bahsedelim, en büyük problemlerden biri. o adamın ölümü, o hatunun ateşlediği bombadan mı olacaktı? o ne olm lan, öyle bir son yakıştı mı bu yiğite? bak canım nolan, bane'in ölümü batman'in ellerinden olmalıydı. bildiğin, batman onun ağzını burnunu kırmalıydı abi. hatta gotham'da değil, o çukurda olsaydı o kavga ne kadar epik olacağını düşünüyorum da... ağlardım sinemanın ortasında abim. çok kırgınım christopher, kendi yarattığın karakterin ölümü bu kadar rezil mi olacaktı? yazık ettin kendi emeğine, o yüzden üzülüyorum.

bir de selina kyle vakası var. filmden sonra fb'ta profil resmi yaptım abi ben bu hatunu. o kadar sevdim yani. daha da sevebilirdim, yine sen izin vermedin. ayıp ettin. abi 2.5 saatlik film çekiyorsun, en önemli karakterlerden biri neden sadece yarım saat gözüküyor. neden hikayeye hiç bir katkısı yok, son yarım saate kadar. neden bombanın patlamasına dakikalar kala, bruce'un dudaklarına yapıştırıp bütün karizmasını çizdiriyorsun hatunun? bi açılışta hırsızlık yaptığı sahneye, adama parmak izlerini sattığı sahneye, ne bileyim bir dans sahnesine bak, bir de son dakikada triplere giren o hatuna bak. aynı insanı mı görüyorsun e be nolan abim?

talia, zaten olmamış. babasının kızı bir tip beklerdim. ''sevdiğim kadın düşmanım çıktı'' klişesini değil. ve marion, ölemedin. otur sıfır, git azcık daha öl de gel.

blake, çok gereksiz bir karakterdi. ne gerek vardı ki? yani joseph gordon levitt'e hasta olurum. ama ekranda bu kadar çok zaman harcayıp, karakterin üzerimizde hiç bir etki bırakmaması oyuncuya da yazık olmuş, filme de yazık etmiş. onun yerine ver catwoman'a zamanı, onun karakterinden bahset biraz. bi kaç haraket çeksin falan, bi havası olsun kızın. yok. eşşek nolan. giderek sinirleniyorum. kusura bakma joseph'cim.

senaryodu tutarsızlıklar, aksaklıklar için, ekşi sözlük'e bakabilirsiniz zaten. ama asıl önemli nokta da yukarıdakilerdi bence. seinin olayı buydu. karakter üzerinden şahane hikayeler anlatmaktı, iyi görsellik, iyi müzikle. ama karakterdi önemli olan. ve dark knight rises kendi kendini engelledi bu konuda. maalesef.

gidin, görün. izleyin. şahane bir film. dark knight üçlemesinin sonu.

''bi film alt tarafı yaa bu kadar ciddiye alınır mı?'' diyenleri de görmeyelim artık. siktirin gidin abicim. batman'i, christopher nolan'ı geç, sinemayı önemseyin. sanat bu.

kızını dans kursuna gönderen babanın ahlakı

bir başlık olarak sözlüklerin cidden çığrından çıktığını, sapıklarla dolduğunu göstermektedir. abi öyle başlık açılır mı? yapma gözünü seveyim, düşünce yapın buysa ne diye gelip yazıyorsun ki burada? camiiye falan git, gençlere öğret ne yapmaları gerektiklerini - kendi düşüncelerine göre tabii. ve saygı da duyarım. ama bu kadar serbest olmayın lan şu sözlükte, bizim sizden çekindiğimiz kadar siz de modern insanlardan çekinseniz keşke be abim.

dünyada 2 türlü insan vardır

''... my friend. those who dig, and those with the loaded guns. you dig.''

bu efsane repliği sizlerden beklerdim sözlük halkı. kusura bakmayın ama biraz hayal kırıklığına uğradım göremeyince. ayıp ba!

(bkz: the good the bad and the ugly)